Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine Uygunluk

Yeni küresel kalkınma gündemi daha fazla kamu – özel ortaklığı oluşumunu gerektirmektedir. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri; yoksulluğun, adaletsizliğin ve ayrımcılığın olmadığı bir dünya ve şimdiki ve gelecek nesiller için sağlıklı bir gezegen gibi ilham verici ve kapsamlı bir gelecek vizyonu sunar. Belirlenen hedefler, tüm sektörlerin sürdürülebilirliğe yönelik ortak vizyonunu temsil eder. Hükümetlerin daha dayanıklı ve refah toplumlar ve pazarlar oluşturmaya ilişkin çıkar ve hedeflerinden birçoğu, özel sektörün çıkarları ve hedefleriyle aynıdır; bunun nedeni işletmelerin de büyümek için istikrarlı toplumlara ihtiyaç duymasıdır.

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin özel sektör için önemli bir rol belirlediği ve özel sektörün sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin başarısına katkıda bulunacağını varsaydığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 17, sürdürülebilir kalkınma için uygulama yöntemlerinin güçlendirilmesini ve ortaklıkların yeniden hayata döndürülmesini gerektirir. Özel sektörün Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 17’deki başlıca rolü, yeni bir kalkınma yaklaşımına geçişi vurgular: bu yaklaşımda özel sektör artık yalnızca bir kalkınma aracı değil, aynı zamanda bir kalkınma sağlayıcısıdır.Buna göre ortaklığın kalkınmaya katkısı zenginlik ve istihdam oluşturmakla, teknoloji aktarımıyla ve mal ve hizmetlerin tedarikiyle sınırlı değildir. Ortaklık aynı zamanda ana faaliyet ve diğer faaliyetler üzerinden sürdürülebilir kalkınmanın sonuçlarına proaktif olarak katkı sağlamakla yükümlüdür.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 17, ortaklıklara bağlı olsa da özel sektör, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesinde potansiyel olarak kritik bir rol oynayacaktır. Özel sektör, dünya genelinde yoksulluğun en önemli etki mekanizmalarından biri ve tüm bireylerin verimli kaynaklara ve pazarlara erişimleriyle ilgili sınırlamaların ortadan kaldırılması halinde mal ve hizmet sağlayıcısı olarak görülmektedir. İşletmeler, mülteciler gibi ötekileştirilmiş grupların karşılaştığı kısıtlamaları ele almaya yönelik önlemleri kapsamlı iş modelleri ve bu grupların ihtiyaçlarını daha iyi karşılayan yenilikçi ürünler ve/veya hizmetler aracılığıyla önceden alma imkanına sahiptir. Bunu da değer zincirindeki tüketiciler, çalışanlar, tedarikçiler ve distribütörler ve topluluk üyeleri olarak bu gruplara ilişkin eşsiz bakış açıları geliştirerek gerçekleştirir.

İşletmeler gelirin dışında sınırlı imkanlar ve koşullar gibi yoksulluğun diğer boyutlarının (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 1) ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasında da etki sahibi olabilir. Birbiriyle bağlı olan bu boyutlar gıda/beslenme güvensizliği (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 2), sağlık hizmetleri (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 3), eğitim (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 4), temiz su ve sıhhi temizlik (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6), uygun fiyatlı temiz enerji (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 7) gibi temel nitelikli hizmetlerden faydalanamama, alt düzeyde yetkilendirme (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 10) ve kişisel güvenliktir (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 16).

İşletmeler, istihdamı ve ekonomik büyümeyi harekete geçiren unsurlardır. Değer zincirleri üzerinden ekonomik faaliyetleri geliştirirler. Uygun iş fırsatları (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 8) iş faaliyetlerine ve topluma faydalıdır. Çalışma standartlarını faaliyetlerinde ve değer zincirlerinde koruyan şirketler için itibar kaybı ve yasal sorumluluk riski daha düşüktür. Ayrımcı olmayan uygulamalar benimsemek (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 5) ve çeşitliliğe ve katılıma kucak açmak çok sayıda becerikli ve üretken yeteneğe ulaşılmasını sağlayacaktır. İşletmeler, sürdürülebilir sanayileşmeyi (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 9) ve sorumlu üretimi (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 12) taahhüt ederek faaliyet gösterdikleri bölgelerin kalkınmasına katkıda bulunabilir. Bu da yerel altyapıyı iyileştirerek, uzun soluklu enerji ve iletişim teknolojilerine yatırım yaparak ve koşulları uygun olmayan ötekileştirilen gruplar dahil olmak üzere her bireyin bu teknolojilere ulaşmasını sağlayarak mümkündür.

Şirketler su, toprak ve ekosistemler üzerindeki etkilerini ve bunlara bağlılıklarını ölçerek, yöneterek ve azaltarak; enerji verimliliğini sürekli iyileştirme, ürünlerinde, hizmetlerinde ve süreçlerinde karbon ayak izini azaltma, salınımların azalmasına yönelik iklim bilimiyle uyumlu, iddialı hedefler belirleme ve düşük karbon oranlı yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesine daha fazla yatırım yapma yoluyla faaliyetlerinde ve tedarik zincirlerinde oluşan karbon oranını düşürerek Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 13, 14 ve 15’e katkı sağlayabilir.

Sorumlu bir işletme, uzun vadeli ticari başarı elde ederken aynı zamanda ana faaliyeti, stratejik sosyal yatırımları, kamu politikası faaliyetleri ve ortak eylemleriyle kalıcı barış, kalkınma ve refaha önemli oranda katkı sağlayabilir. Bunların yanı sıra işletmeler, her türlü yolsuzluğu ortadan kaldırmak ve hukukun egemenliğinin güçlendirilmesine destek vermek için hükümetlerle ve sivil toplumla iş birliği yapmayı taahhüt edebilir (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 16).

X